Muhteşem Boğaz'ın Tarihi Yalıları - 1
Muhteşem Boğaz'ın Tarihi Yalıları - 1

Boğaz’ın İnci Taneleri…

Yalılar

Tarih boyunca güzelliği ile insanları büyülemiş bir su kanalı ve bu kanalın iki yakasına inci kolye gibi dizilmiş yalılar… Osmanlı döneminden günümüze kadar tüm güzelliğini koruyarak gelmiş yalıların hepsi birer sanat eseri.  İhtişamlı yapıları ve zamansız tasarımları ile ülkemizin değerlerinden sayılan yalılarımız, aynı zamanda günümüz emlak piyasasında Türkiye’nin en prestijli ve değerli evleri olarak anılıyor.

Osmanlı padişahları, hanedan mensupları, ulemalar, paşazadeler ve aristokratların yazlık köşkü olarak kullanılan bu ihtişamlı yapıların çoğunluğu dönenin ünlü mimarları tarafından, tek bir mimari akıma bağlı kalmadan ancak Osmanlı mimarisi etkisinde ve sahiplerinin zevkini yansıtan öğeler eklenerek inşa edilmiş. Ahşap ve kagir ağırlıklı bu yapılarının estetik görüntüye sahip olmaları kadar güneşi ve rüzgârı alma açılarına göre şekillendirmiş olmaları da önemli.

Yalıların renginin Osmanlı dönemindeki sahiplerinin statüsüne göre değişiklik gösterdiği biliniyor. Yalılar arasında sıkça görülen, “Aşı rengi” denen bordo-kırmızı yalıların devlet mensuplarına ait olduğu gösterirken koyu renk ise yalının gayrimüslüm bir sahibi olduğunu belirtiyor. Fakat günümüzde yalıların farklı farklı renklere bürünmüş olup bu eski geleneği artık pek yansıtmadığı söylenebilir.

1920’li yıllara kadar Boğaziçi’ne ulaşım ağırlıklı olarak deniz yolu ile sağlanması; karadan ulaşımın sadece keçi yolları ile sağlanması sebebi ile bütün yalıların ortak özelliği geçmişte kayıkhaneye sahip olmaları. Binanın en alt katında bulunan ve bir kapak aracılığı ile binaya direkt geçişi sağlayan kayıkhaneler günümüzde anlamını yitirdiği için binalara dahil edilmiş. Boğaz’da 366 tane birinci, ikinci ve üçüncü derece tarihi eser niteliği taşıyan yalı var. Tarihi eser olmayan yalıları da ekleyince bu sayı 600’e çıkıyor. Bunlardan sadece 150 tanesi tamamıyla aslını koruyabilmiş. Çok merak edilen yalıların ilginç hikayelerini sizin için derledik.

Yedi Sekiz Hasan Paşa Yalısı 

1870 yılında Çubuklu’da Asaf Paşa tarafından inşa ettirilen yalı, Sultan Abdülaziz döneminde karakol komutanı olan Yedi Sekiz Hasan Paşa’nın adıyla anılmaktadır. Sultan II. Abdülhamit döneminde padişaha gösterdiği sadakat ve ihtilali önlemek üzere yaptığı girişimle Paşalık rütbesine almış ve daha sonra Müşir rütbesine kadar yükselmiştir. Okuma yazma bilemeyen Hasan Paşa imzasını 7/8 olarak attığı için kendisine bu şekilde hitp edilmektedir. 2009 yılında restore edilen yalı orijinal yapısını korumakla beraber yanında orijinalinde bulunmayan Mehtabiye köşkü eklenmiştir. Üç katlı ve cumbalı yalı Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri…

Kıbrıslı Yalısı

18. yy. son çeyreğinde yapılan Kıbrıs Yalısı 64 metre rıhtım uzunluğu ile Emine Valide Paşa ve Amcazade yalılarından sonra en uzun rıhtım a sahip yalıdır. I. Abdülhamid’in sadrazamı İzzet Mehmed Paşa için Kandilli ’de yaptırılan Kıbrıslı Yalısı daha sonra Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa tarafından 1840 yılında satın alınmış ve adı da buradan gelmektedir. Üç değişik sultana sadrazamlık yapmış olan Kıbrıslı Paşa Osmanlı’nın önemli devlet adamlarından. İmparatoriçe Eugenie, Irak Kıralı II. Faysal, Şair Yahya Kemal Bayatlı yalıda kalmış isimlerden bazıları. 1980’li yıllarda ise yalının korusu olan Sevda Tepesi, Suudi Prensi Abdullah Bin Abdülaziz’e satılmıştır.

Ahmet Afif Paşa Yalısı  

İstinye-Yeniköy sahil yolunda yer alan yalı levazım reisi Ahmet Afif Paşa tarafından 1900-1910 yılları arasında Pera Palas Oteli’nin de mimarı olan ünlü mimar Alexandre Vallaury’e yaptırılmıştır. Ahmed Afif Paşa Yalısı mimarisi ile çok özel ve eşsiz… Oya gibi işlenmiş ön cephesi, zarif balkonları ve soğan başlı kubbeleri ile yalı mimarisinde ikinci bir örneği görülmemiştir. Tüm odalarından Boğaz manzarasına sahip olabilmesi için binanın yan taraflarına kademeli olarak denize doğru çıkmalar ve bu amaca hizmet eden dört tane kule yapılmıştır. Harem ve selamlık normalin aksine aynı çatı altında bulunmaktadır. Binanın tarihi yapısı günümüze kadar korunarak gelmiş ve Boğaz’ın en ihtişamlı yalılarından biridir. Yalı, Ahmet Afif Paşa’dan sonra Suriye savaşları sırasında Atatürk’e çok yardımcı olan Beyrut’lu iş adamı Muhayyeş’e geçmiştir. Pera Pala Oteli’nin de sahibi olan Muhayyeş; otelin müdavimlerinden Agatha Christie’yi yalısında misafir etmiş ve söylentilere göre yazarın ünlü romanı “Orient Ekspresi’nde Cinayet” de bu yalıda yazılmıştır. 

Kont Ostrorog Yalısı 

 1850 yıllarında Adliye Nazırı Server Paşa tarafından Kandilli’de inşa ettirilen yalı, 1904 yılında Polonyalı Kont Leon Valerien Ostrorog tarafından satın alınarak 1905 yılında yanındaki Ahmet Aşki Paşa’nın yalısı ile birleştirerek genişletilmiştir. Bu iki yalının birleşiminden oluşan yalı Kont Ostrorog yalısı olarak anılmaktadır. Leon Valerien Ostrorog, Oxford ve Lahey üniversitelerinde İslam Hukuku konusunda çalışmalar ve öğretim üyeliği yapmış 1900’lü yıllarda Osmanlı hükümetinin daveti üzerine İstanbul’a yerleşmiş ve Adliye Nezareti’nde hukuk ve sadaret müşavirliği yapmıştır. Çanakkale Savaşı’nda yaralanan askerlere yalısının kapılarını açmış ve yaralıların iyileşmesi için her türlü imkânı sağlamıştır. Arkasındaki müthiş koru manzarası, Boğaz’daki özel konumu, bahçesindeki 1882 tarihli hamamı ve çeşmesi ile bu özel yalı bugün Koç ailesine aittir. Rahmi Koç’un yalıdaki çalışma odasını Pierre Loti Odası olarak adlandırmasının sebebi ise Ostrorog ailesinin yakın dostu olan Pierre Loti yalıya geldiğinde bu odada kalması.